27 Mart 2012 Salı

Joker Cemaati'nden: Baş Veren İnkılâpçı


Ali Suavi, hasta imparatorluğun son dönemecinde yaşamış, medrese bitirmeden âlim olmuş, ilk Türkçü, ilk Türkçeci, aksiyoner, gözü kara bir devrimcidir.

Muharrirlik yaptı, muallimlik yaptı, hasta adamı diriltmek için çareler aradı. Bir dönem Yeni Osmanlılar ile birlikte hareket ettiyse de, fikir uyuşmazlığı sonucu onlardan koptu. Devlet yapısını şeriata dayandırma niyetinde olan Namık Kemal ve Ziya Paşa’ya karşı laikliği savundu, monarşiye karşı cumhuriyetten, Osmanlıcılığa karşı da Türkçülükten yana oldu, hilafete karşı çıktı. Padişahlara, padişahları indirip çıkaranlara, Namık Kemal gibi her sözü ayet sayılan fikir erbabına, inandığı şeyler uğruna herkese kafa tuttu. Tek başına yürüdü.

Abdülaziz’in hal’inden sonra II. Abdülhamid ile de ters düşünce, bir grup göçmenle Çırağan Sarayı’nı basıp V. Murad’ı tahta geçirmek girişiminde bulunurken öldürüldü.

Falih Rıfkı Atay diyor ki, kuvvetlerimizin tutabileceği bir anayurt sınırları içinde, sağlam ve devamlı bir devlet kurmak sadece hâkim milleti yetiştirmekle uğraşmak fikri, Ali Suavi'den Mustafa Kemal'e kadar havada kalmıştır.

Bir davayı sonuna kadar güttü ve onun uğruna korkusuz, telaşsız, gurur ve imanla başını verdi, Türk inkılâbının fikir kahramanı oldu. Bugün mezarı bile yoktur.

25 Mart 2012 Pazar

Joker Cemaati'nden: Çocuk Bakışı


Pablo Picasso, Guernica adlı tablosunda, Alman ordularının Guernica kasabasını bombalamasını anlatır. Sergi sırasında kendisine “bu resmi siz mi yaptınız” diye soran Alman generaline şu yanıtı verir:

“Hayır, siz yaptınız.”

Dahi sanatçı, 92 yıllık ömrü boyunca tabuların, uzlaşmaların, pedagojilerin en büyük yıkıcısı olur. Yüz binin üzerinde resim, on binlerce kitap resmi, üç yüz kadar heykel, sayısız serbest çizim ve seramik çalışması üretir.

Birgün şöyle der:

“Yedi yaşımdan beri büyük bir adam gibi resim yaptım, fakat bir çocuğun bakışını bulmam ve bu bakışa bağlı kalarak resim yapmam için otuz yıl gerekti.”

Onu gerçekte dahi kılan, çocuk bakışını hiç kaybetmemesidir.

23 Mart 2012 Cuma

Joker Cemaati'nden: Büyücü Papaz

Grigoriy Yefimoviç, Rusya’nın ücra bir köşesinde, bir köylü çocuğu olarak dünyaya geldi. Kız kardeşi Tuna Nehri’nde boğularak öldü. Erkek kardeşi ile nehirde yüzerken boğulmaktan, yoldan geçen biri tarafından kurtarıldılarsa da, kardeşi zatürreeden öldü.

Tanrı’ya ulaşmanın tek yolunun günah işlemekten geçtiğini savunan sapkın bir Ortodoks tarikatın mensubu olarak hovarda bir gençlik dönemi geçirdi. Adı hırsızlığa bulaştı.

 Olağanüstü yeteneklerinin husule gelmeye başladığını fark etti, kendisini aziz ilan etti. Kitleleri topluca hipnotize edebiliyordu. 

Karşı cinse düşkündü, farklı kadınlardan çocukları oldu. Şehir şehir, ülke ülke gezdi dolaştı, nihayet dönemin başkenti St. Petersburg’a bir aziz olarak girdi. Rasputin efsanesi doğuyordu.

Tedavi yeteneği sayesinde başkentte ismini duyurdu, çarın hemofili hastası küçük oğlunu iyileştirmesi ise kariyerinde yeni bir dönüm noktası oldu, zira bu tarihten sonra adım adım yükselecek, sarayı eline geçirecekti.

 Çar dâhil bütün sarayı parmağında oynatırken, cinsel hayatı da tepki çekti. Politik çevreler, bu köylü papazın nasıl olup da sarayda bu denli etkin olduğunu anlayamıyordu. Öte yandan papazın çariçeyle, çarın kızlarıyla, rahibelerle bile adı çıkmıştı. Din çevrelerince şarlatan, hatta şeytan ilan edilmişti.

 Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgiler alkolik, seks makinesi ve sarayın başındaki fiili yönetici konumundaki papazın sonunu getirdi. Muhalif prens tarafından siyanürle zehirlendi, ölmedi. Ardından defalarca kurşunlandıktan sonra nehre atıldı. Cesedinden, kurşunlarla da ölmediği anlaşıldı: kardeşi gibi boğularak ölmüştü. Halk yine de tatmin olmadı, gömüldükten sonra cesedini çıkarıp yaktılar.

 Çok zekiydi, her şeyi elde etmeye çalıştı, savaş ve devrimin müsebbibi sayıldı. Doğaüstü güçleri olduğuna halen inanılır.