12 Temmuz 2006 Çarşamba

Aşk Şarkısı

Bana o şarkının sözlerini anlat.
Bak, odamın rengi dönmüşken kirli sarıya ikindi güneşi ile ve işte, o gizemli şarkı çalınırken pikapta; ben her şeyimle seninim.
Başka yapacak birşeyim kalmamışken hayatta, ben yalnız seninle olmak isterim.
Anlat sevgilim, bana o şarkının sözlerini anlat.
Bütün diller içinde ben birtek senin dilini bilirim.
Hüzünlü melodinin içinden süzülüp gelen gizemli sözleri kulaklarım çekip almaya çalışır. Zavallı aklımın erdiği tek şey âhenktir.
Bana o şarkının sözlerini anlat sevgilim.
Bilirim ki onun konusu aşk’tır. Ne güzel; ancak hiçbir şarkı, onu senin dudaklarından döküldüğü kadar güzel kılmadı.
Eğer o bir içki olsaydı, hiç düşünmeden onu içerdim.
Eğer o bir giysi olsaydı, üstümde ölçüp biçmeden onu giyerdim.
O şarkının sözlerini anlat bana. Aşkı senin dudaklarının âhengiyle işitmeyi dilerim.
Ölüm beni alana dek o şarkıyı senin sesinden dinlerim.
Göğüslerim önünde çıplak. Vücudumun her uzvu gibi kendilerine bir isim vermeni bekler.
Yerine getiremediğim bir arzun varsa söyle bileyim.
Eğer iffetimi dilersen seve seve önüne sereyim.
Eğer gitmemi istersen, ki isteğin emirdir, sırtımı sana dönmeden huzurundan çekileyim.
Kadın olmak bu kadar güzel olmadı hiç.
Bana o şarkının sözlerini anlat sevgilim.
Şarkımız susup susup yeniden başlasın.
O öyküdeki kadın da benim kadar mutlu mudur? Ben şimdi cennetin ışıltılı yollarında, senin kollarındayım. Başlangıcım, yeni hayatım, biricik aşkım söyle, o da aynı yollarda koşmuş mudur? Mutluluk yorgunu gözlerim avuçlarına ağlasın, saçlarım da ancak senin parmaklarının arasında ağarsın.
Daima sevmenin onuruyla yaşayacağım.
Onun meşakkatine hep katlanacağım.
Sesini sonsuza dek kulaklarımda bir mücevher gibi taşıyacağım.
Aşkın ölümsüz nağmelerini yemin ederim hiç unutmayacağım



Alp Çetiner

7 Temmuz 2006 Cuma

Güvercin

Bu kadar mutlu olmamalısın. Arada kötü birşeyler mutlaka olmalı. Her an her şey iyi gidemez değil mi? Paranoyak olur çıkarsın. Birileri sırf seni mutlu etmek için ilginç tesadüfler hazırlıyor. Senin için sevgililer, hayranlar kiralanıyor. Meteoroloji sırf senin için Güzel Hava Temin Birimi kurmuş. Belediye tıkır tıkır çalışıyor, yollarda hiçbir çukura-tümseğe denk gelmiyorsun. Televizyonda hep güzel programlar, bir türlü kanal seçemiyorsun.

Kötü şeyler. Sürekli bekliyorsun kötü birşeyler. Mutlaka bir yakının ölecek. Paran bitecek. Otobüste yanlışlıkla o kızın üstüne abandın diye seni fortçu zannedip aşağıya atacaklar. Uzun yola çıkma trafik kazası geçireceksin. Sevgilin kendisini aldattığını sanacak (hayır, hayır; ondan daha iyisini, daha güzelini elbette bulamazsın). Yaşanmaz bu sıkıntıyla. Bu kadar dertsiz-tasasızsan kötü günler adamakıllı yaklaşmış demektir. Yürürken daha dikkatli ol. Cüzdanını yokla, çarpmış olmasınlar! Kaçırdığın yeni iş fırsatlarını düşün bir, sırf internete yeterince sık bağlanmadığın için..

İşte böyle, yola geldin. Seni kimse kandıramaz artık. Her şeye hazırlıklısın. Yok, o kadar da karamsarlığa kapılma.. şimdi kulağına öğüdümü fısıldayacağım. Yaklaş. Biraz daha. Evet... “Bela seni bulmadan sen belayı ara.” Yeni heyecanlar bul, yenilerini yarat, maceradan maceraya koş. Gözler seni arasın, takip edemesin. Kimse seni bulamasın. Saklan. Ortaya çık. Tekrar saklan. Duvarın üstünden atla ve kaybol. Trafikte yanındaki otomobile şöyle bir sürttür, kendine küfrettir, bas git sonra. Arama onu. Beklesin dursun. Terkettin sansın. Yolda yürürken, hiçbir şey yokken koşmaya başla birden. Koş, koş. Sonra dur. Trende karşında oturan o adama göz kırp. Hiçbir şey anlamamış gibi yapsın. Bu oyuna bulaştığı için utansın.

Oyna. Oyun oyna. Macera oyunu oyna. Oyunun yalnız oyuncusu değil, yöneticisi de sen ol. Kaç sonra.

Hayır, benden kaçamazsın. Nereye gidersen git, nerede ne yaparsan yap seni bulurum. Elinden gelenin en iyisini yap bunun için, kuş olup uçamazsın. Kuş olup... uçamazsın! Saçma, komik çocuk, ben senin güvercin kılığına girmiş meleğin falan değilim! O başka bir hikâye... ben melek değilim. Ben güvercinim, yalnızca bir güvercin. Hani sana atanan, seni hep takip edip gözleyen, burnunun dibinden hiç ayrılmayan...

Hadi şimdi bırak o boş şişeyi elinden. Kendimizi bulmak için atlayacağız, sulara, sulara... Hoop!

ALP ÇETİNER

6 Temmuz 2006 Perşembe

Bahar

Ömrüm boyunca, şu fâni dünyada gördüğüm en güzel kartpostalın içindeyim; yeşillikler içreyim. Başım çimenlerin arasında, toprakta. O küçücük “pıt” sesini beynimin içinde duydum. Beyaz hâreli minik mor çiçeği saçlarıma yerleştirdiğinde o, kapalı kalmak isteyen gözlerimi zorâki araladım. O güzel sıfatına bir fon arasaydı daha güzelini bulamazdı: Derin maviliğin ortasında parlak güneş, güneşin etrafında dağınık beyaz bulutlar, bulutların arasında zerrin ışıltılar, ışıltıların önünde ince dallar, dalların ucunda küçük seyrek yapraklar, yaprakların altında giderek aydınlanan yüz ve pırıltısının kaynağı belli olmayan gözler.

Çiçek saçlarımın arasında, saçlarım parmaklarının arasında.

“Bu küçük çiçek ne kadar talihsiz. Kendisinden Çok Daha Güzel Olan Şey’in yanında. Bu küçük çiçek ne kadar talihli. Kendisinden Çok Daha Güzel Olan Şey uğruna katledildi.”

Ben o küçük çiçeğe acıdım. Ben kendime acıdım. Bütün çaresizliğimle, güçsüzlüğümle, zavallılığımla, ellerimi Sevgi’ye doğru uzattım ve O’na teslim oldum. Parmaklarımı ağzına götürdü, Kendi Ağzının Öpüşleri ile öptü, gülümsedi. Onları kendininkilerle birlikte göğsüme koyup bastırdı. “Dinle” dedi, itaat ettim dinledim, dinledim... “her genç kızın yüreğinde bir bahar zonklar.”

Ben bir genç kızım. Kendimi Sevgi’ye adadım ve O‘nun kölesi oldum.



Alp Çetiner

5 Temmuz 2006 Çarşamba

Özsuyum Dalımdan Bana Doğru Yükseliyor

İçtim onu. Doya doya.

Birgün bir balıkla tanışmıştım, böyle dalında olgun bir şeftali olmadan yıllar önce. Sahip olduğu şeyin değerini bilmiyordu: ben damla damla içiyordum, o ise içinde yüzüyordu.

Günün birinde eğer yine karşılaşırsam onunla (ki bu çok zor), bu düşüncemi onun yüzüne açık açık söyleyeceğim. Ama... Ama eğer derse ki bana, “Ne güzelsin, dolgunsun, dipdirisin; çünkü her gün Güneş’in gülen yüzünü görüyorsun. Bense onun ancak gölgesini görebiliyorum. Bu yüzden de ne kadar renksiz, soğuk ve çirkinim. Sahip olduğun şeyin değerini bil...”

Ne cevap veririm?

Güneş parlıyor. Çok güzelim. Renkli, dolgun ve diriyim. Kopardılar beni dalımdan. Yediler. Çekirdeğimi denize attılar.



Alp Çetiner