27 Kasım 2011 Pazar

Hayatın dört yol ağzındasın delikanlı! Ve şehzadelerin karşısında yollar üçe ayrıldı... bu yolların yalnız biri mutluluğa gider.


Kasırgalı bir deniz. Kayalara koşan gemi. Ve kuleden avazı çıktığı kadar bağıran nöbetçi.


Bakışların ayakkabılarına takılı, samanyoluna değil.


-Cemil Meriç, Jurnal-

26 Kasım 2011 Cumartesi

Makinalar insanın yapacağı işi yapabilir... Ama yapıyorlar mı? Hangi çağda çalışma, ulaşım, eğlence, çevre kirlenmesi tempoları, bugünkünden daha çok sinir hastalıklarına, enfarktüse, şiddet olaylarına, hayati sakatlanmalara, uyuşturucunun ve intiharın kucağına sığınmaya yol açmış; insanı diğer insanlardan ve kendisinden böylesine uzaklaştırmıştır?


-Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı'dan-
Rönesans'tan beri bilim ve teknikler dinin yerine geçti. Bunlar bize "Kâdiri mutlak" olmayı vadediyor. Marlowe'un Faust'u şunları telkin ediyordu: "Ey insanoğlu. O güçlü beyninle bir tanrı, bütün unsurların maliki ve rabbi ol!" Descartes da "bizi tabiatın efendileri ve sahipleri kılacak bir bilimin" müjdesini veriyordu. gerçekten bu bilim dört asırdır göz kamaştırıcı başarılar ortaya koydu.
Başka hiçbir şeyin Batı'ya, insanlık tarihinin ilk toplu hegemonyası olan bu dört asırlık dünya egemenliğini verecek kadar yararı dokunamazdı.
Bilim ve teknik, vebayı ortadan kaldırma imkanı verdi ama 1939'dan Hiroşima'ya kadar 60 milyon insanın yok edilmesini de sağladı.
İlk top, bütün motorların atasıdır. Atom bombası da nükleer santrallerin atası... Bu rastlantı mı? Hayatımıza savaş teknolojisi yön veriyor.
Motorlu taşıt sanayii insana 14. Louis'nin saltanat arabasından çok daha hızlı ve konforlu arabalar bahşetti, ama dünyada yılda 200.000 insanı öldürmekte (yılda 3 Hiroşima!).


-Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı'dan-

25 Kasım 2011 Cuma

Hiçbir partiden çağımızın çapına yaraşır, büyük bir tasarı, geleceğe yönelik büyük bir proje gelmediğinden, seçimler siyaset entropisinin bataklık kanununa uyarak %49'la %51 arasında dağılım gösteriyor, ama karşı düşüncede olanlar yeni bir düzen tasarlayıp öneremediklerinden, eski düzeni ayakta tutma ve statükoyu sürdürme konusunda en güvenilir olanlar hafif bir üstünlük elde ediyorlar.


-Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı'dan-
Gerçek iktidar "ekonomik büyüme"yi kendileri için en gelir sağlayıcı sektörlere bağlayan baskı grupları elindedir. Nükleer enerji ve otomotiv sanayii. Büyümenin iki memesi. Trafik terörü neden büyüdü?


-Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı'dan-

23 Kasım 2011 Çarşamba

Oyunun yöneticileri, o pek kutsal “ekonomik büyüme”lerinin motorunu sakatlamadan, çalışmanın yanı sıra “eğlenme”nin kişiyi özgürleştirici değerlerine yer veremezlerdi, ama eğlenceyi pazarlamayı doğrusu pek iyi becerdiler.
Onların “ne pahasına olursa olsun büyüme” diyen iş mantığı, sahici bir çevrebilim mantığına sahip çıkmalarına imkan vermiyordu, ama onlar çevre kirliliği ile mücadeleyi ekonomilerinin gelişip serpilen bir dalı haline getirmeyi iyi becerdiler.
Cinsel özgürlük, erkeğin hegemonyasını tartışma konusu yaparak, sistemin dayanaklarını sarsabilirdi, işte bu nedenle; iktidara bir zararı dokunmayan, yazılı e film halindeki müstehcenliğe izin verme politikası güdüldü.

-Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı'dan-
Gerçek inanç: VAROLMA. Bugünkü tarihi sapmalara karşı sürekli bir meydan okumadır ve ancak şu şartlarda muzaffer olabilir: Eğer araştırmanın ağırlık noktasını hemen hiç tükenmez olan güneş enerjisi selinin kullanımına hasredip, artık suni ihtiyaçları ve pazarın ve savaşın gayriinsani istekleri doğrultusunda en affedilmez savurganlıklar doğurmadan, tabiatla yeni ilişkiler kurmayı başarırsak; insanla orman kanunu bireyciliği ve beyaz karınca yuvası totalitarizmi arasında artık gidip gelmeyen, insanla insan arasında yeni ilişkiler kurmayı ve toplumun tam anlamıyla insani münasebetini yeniden kurmayı başarabilirsek içinde insanın bulunmadığı bir gelişmenin korkunç ve gerçekten uzaklaşmış yanılmalarına kendimizi bırakıvermenin ötesinde, geçmiş ve şimdiki zamanla bağları kurmanın sürekli imkanını ve aşkınlığın boyutunu yeniden keşfedip Tanrı ile yeni bir bağ kurmayı başarabilirsek...


-Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı'dan-
Musa ve İşaya süper güçlere - krallara başkaldırıyor. Bir kavmin başına gelen felaketleri bu peygamberler, insanı, kötü başarısızlıkların ötesinde, tarihten ve geleceğin zaferinden bütünüyle sorumlu kılarlar. İsa şeriat adına siyasete istedikleri biçim ve yönü vermek isteyen din adamlarına, tanrı-imparatora ve Roma totalitarizmine karşı çıkıyor. İslam büyük uygarlıkların mirasçısı olarak bereket götürücü kasırga gibi yayılıyor. Bilimin, tasavvufun ve sanatların inanılmaz serpilişiyle geleceğin ufuklarını açıyor.


-Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı'dan-
İran'la Afganistan sınırında Zerdüşt'ün sesi yükseliyor. İlk defa "toprağa yerleşmiş iyi çiftçinin" yağmacı göçebe karşısındaki dramı evrensel "iyi-kötü savaşı" boyutunu alıyor.


-Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı'dan-

22 Kasım 2011 Salı

Göçebe hayattan tarım ve şehirleşmeye geçiş, günübirlik ihtiyaçların tutsaklığından kurtulma ve insanlaşmaya başlayışın kesin adımı olan kültüre ve gayeler üzerinde düşünmeye adanma imkanı vermiştir.


-Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı'dan-
Her şeyi kavrama indirgemek iddiasında olan sakat akılcılığıyla her şeyi bizim yalnızlığımıza denk duruma düşürmek isteyen ve aşkınlığın ve aşkın tam anlamıyla insani, yani ilahi boyutlarını gitgide daha çok tanımazdan gelen bireyciliğiyle, Rönesans'tan bu yana Avrupa politika ve ekonomisinin dar ufku içinde kendimizi sınırlandırmamız mümkün değildir.


-Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı'dan-
Şiddet ve çöküş, büyüme modelimizin yan ürünlerinden başka bir şey değildir.


-Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı'dan-
Kimileri için ressamlığın amacı yalnızca resim yapmak olur, edebiyatın amacı da yazmak. Felsefede ise bilme eylemi amaçsız bir felsefenin konusunu oluşturur. Bu felsefe sokaktaki adamı ilgilendirmez, çünkü ortaya koyduğu sorunlar, sadece yanlış ortaya kondukları için ortaya çıkmışlardır.


-Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı'dan-
20. Yüzyıl'ın son çeyreğindeki ölüm tohumları ve spazmları baskı altına almanın yeterli olabileceği aksaklıklar ya da sapıtmalar değildir. Bu kaos, (bütün dünyaya kendini zorla kabul ettiren) Batı büyüme modelinin ve onu kuran ve haklı gösteren kültür modelinin iç mantığındadır, yani tabiatla, insanla ve Tanrı'yla ilişkileri kavrayış ve yaşayış biçiminde yatmaktadır.


-Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı'dan-
Eğer araçlara yeni amaçlar göstermemeye devam edersek, bizi yok edecek araçlar eksik olmayacaktır.


-Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı'dan-
Dört yüzyıldan beri üç dünyanın zenginlikleriyle bilgeliklerini yağmaladık, har vurup harman savurduk. Şimdi söz konusu olan, o eski peygamberliklere, o antik keşiflere dönmek değil, ama çağımızın sorunlarına cevap verebilme gücünü onlardan devşirmektir. Hala varolmak ve yaşamak mümkündür.


-Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı'dan-
Eğer gelecek 30 yılı geçmiş 30 yıl gibi yaşarsak, torunlarımızı katletmekteyiz demektir. Kendi türümüzün yaşama ve sağ kalma şartlarını belirlemek ve gerçekleştirmek için daha fazla hayal gücü gerekiyor.


-Roger Garaudy, Yaşayanlara Çağrı'dan-

8 Kasım 2011 Salı

Sizin hiç babanız öldü mü?

Sizin hiç babanız öldü mü? 
Benim bir kere öldü kör oldum 
Yıkadılar aldılar götürdüler 
Babamdan ummazdım bunu kör oldum 
Siz hiç hamama gittiniz mi? 
Ben gittim lambanın biri söndü 
Gözümün biri söndü kör oldum 
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak 
Şöylelemesine maviydi kör oldum 
Taşlara gelince hamam taşlarına 
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi 
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm 
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü 
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum 
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?

-Cemal Süreya-
‎...
Ömür ki, bir kurak çöl,
Onu tek bir güne böl;
Şebnem gibi doğ ve öl,
Yıldızlı bir gecede!..

-N. F. Kısakürek-
Şimdiye dek düşünmediyseniz
Bakmayın içinde ne var,
Küçük bir kitaptır yaşamak
Elinde tutmaya yarar.

-C. Süreya-

7 Kasım 2011 Pazartesi

Petrol lambası yanan
Kamış sazlı kulübede
Çerden çöpten kulübede
Mısır ekmeği yiyen çocuk
Seni seviyor.

-S. Faik-

6 Kasım 2011 Pazar

Tepedeki Çimenlik

Tepedeki çimenlikte
Yalınayak dolaşarak
Yemyeşille masmavinin ortasında uzanarak
Hayaller kurarak
Rüzgara savurarak
Vazgeçmek birdenbire
Herşeyden vazgeçmek

-Nejat Yavaşoğulları-
Bir başka alem seni benden alırsa
Bir başkasına olur a aşık olursan
Sanma ki senden
Senin uğruna verdiklerimden
Geriye birşey isterim sen ayrılırken
Sanma ki senin için yaptıklarımın
Hesabı sorulacaktır senden.

-Mehmet Teoman-

5 Kasım 2011 Cumartesi

Pink Floyd, kapağında "tokalaşırken yanan adam" olan albümünden...

Hatırlıyor musun, gençliğinde güneş gibi parıldardın
Şimdi semada kara deliklere benziyor bakışların
Patlat kendini çılgın elmas
Haydi gel ve parılda!.. 
Şimdi aynı akvaryumda yüzen iki yitik ruhsuz yalnızca 
Yıllar yılı aynı eski toprakları aşındırarak ne bulduk ki?
Aynı eski korkulardan başka...
Burada olsaydın keşke...

Hatırlar mısın, gençliğinde güneş gibi parıldardın
Şimdi semada kara delikler gibi bakışların...

Keşke burada olsaydın...

Mina Urgan'dan...

Ölüm ona yaklaştıkça
O çılgın ağaca sevdası artıyor.
Sevdası arttıkça
Büsbütün çıldırıyor ağaç,
Ölüm de biraz uzaklaşıyor sanki.

Gürhan Uçkan'dan...


...
Zaman burçları da yener, bilirsin sen de,
Mevsimler sarılarını, yeşillerini bırakarak geçer
Açılır bütün kapılar, görülür bütün düşler,
O iğneyle acının dantelini örerim, biliyorsun
Bir de seni sevmem var ki, o beşinci mevsim.

Münevver Oğan'dan...

... Ne yapsam nafile! Kimse tanımıyor onları. Eski bir kenti, kentin o güzelim sokaklarını da anımsayan yok... Balık istifi biniyorum otobüse. Blues çınlıyor kulaklarımda. Ağlıyorum. Ben burada mı yaşıyorum? Nerede sevincimi, üzüntümü paylaşacak dostlarım? Üşüyorum, üşüyorum... Lütfen beni eski bir kentte indirin. Sokakları tanıdık olsun, Yoğurtçusu ve horoz şekercisi de bulunsun. Unutulumuş bir zamanın fotoğrafında kalmak istiyorum...

Öl ve Ol...


Alevler içinde ölmeye can atan canlıyı
Övmek istiyorum.
Hayatı aldığın ve onu geri verdiğin
Aşk gecelerinin ilkbaharında;
Sessiz alevlerin önünde
Seni garip bir baş dönmesi yakalayıverdi.
Gölgenin boşluğunda
Artık kapanıp kalmayacaksın
Yeni bir arzu, seni çağırmakta
Daha ulvi bir aşka doğru
Hiçbir mesafe seni durduramaz.
Ona doğru uçuyorsun büyülenmiş,
Ve sen nurun aşığı,
Orada tıpkı bir pervane gibi yanıyorsun.
Sen gölgeden başka birşey değilsin
Yeryüzü gecesinde,
Anlamadığın müddetçe
Bu kanunu: Öl ve ol!


-Goethe, Doğu-Batı Divanı-

Tahta At

Kadehimi yere vurdular
Bir adam ağlıyordu, deli
Kendine tahta bir at yaptılar
Özgürdü bu at, kırdılar.

Kapalıydı tüm kapılar
Çok uzakta beyaz bir at yaptılar
Dörtnal gökyüzüne uçabilirdi
Elleri yelesinde, tahta atı kırdılar.

-Cahit Irgat-

4 Kasım 2011 Cuma

Rüya

Bir rüya gördüm gündüz uykusunda
İncecikten bir kar yağıyordu
Sabahat'im hasta yatağında doğrulmuş
Bir aydınlığa bakıyordu
İncecikten bir kar yağıyordu
Bahriyeli ağabeyimi düşünüp
Erzincan'da annem ağlıyordu.

Kar yağıyordu.

-M. C. Anday-

Kötü Tüccarlar

Tanrım, biz basit insanlardık,
Mal alıp satmaktı bizim işimiz
(ve kimsenin almayı düşünmediği mallardı ruhlarımız)
Kumaşın kenarına bakıp paha biçmezdik
Ölçtüğümüz kumaşta bile hile olmazdı
hiç yarı fiyata satmaya kalkmazdık kalan parçaları

Buydu bizim günahımız.

Yalnız iyi mal satmaktı bizim işimiz
hayatta bir küçük köşemiz olsun bu bize yeterdi
değeri çok olan eşya hayatta az yer tutar.
Biz nasıl bir ölçü kullandıysak şimdi sen de
bizi o ölçüyle yargıla.
Biz mülkümüze mülk katmadık.

Tanrım biz kötü tüccarlardık.

-Dimitrios Antoniu-