Kur’an diyor ki:
Süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular. Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı. Ve Babil'de Hârût ve Mârût adlı iki melek/iki melik üzerine indirileni öğretiyorlardı. Oysa ki o iki melek, "Biz bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma!" demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. İnsanlar onlardan erkekle eşinin arasını açacakları şeyi öğreniyorlardı. Ne var ki, onlar onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu satın alanın âhirette hiçbir nasibi olmayacağını açıkça bilmişlerdir. Öz benliklerini sattıkları şey ne kötüdür! Bir bilebilselerdi! (Bakara, 102)
Kimi İslam müfekkirleri bu konuyu işlemişler, eski tarihsel söylenceleri de buna katarak hikayeleştirmişlerdir. Buna göre:
"Allah Âdem'i yeryüzüne indirince, melekler ona Ey Tanrı! Oraya bozgunculuk yapacak, kan dökecek bir varlığı neden koyuyorsun? Biz seni överek anıyor, kutsallaştırıp yüceltiyoruz, başka bir varlığa ne gerek var? Biz Ademoğulları’ndan daha çok boyun eğeriz sana' diyorlar. Allah da onlara 'Haydi öyle ise meleklerden ikisini seçin de yeryüzüne indirelim, bakalım nasıl davranacaklar?" diyor. Melekler Harut-Marut adlı iki meleği seçip yeryüzüne indirtiyorlar. Allah onları sınamak için karşılarına Zühre adlı çok güzel bir kadın çıkartıyor. Melekler kendilerine verilen –insani- şehvet duygusu ile, onunla yatmak istiyorlar. Kadın, başka Tanrıların varlığını kabul ederlerse onlarla yatabileceğini söylüyor. Melekler kabul etmiyor. Kadın tekrar bir çocukla geliyor ve çocuğu öldürürlerse yatarım sizinle diyor. Melekler 'yapamayız' diyorlar. Üçüncü kez şarapla gelen kadın onlara şarabı içirtip istediklerinin hepsini yaptırtıyor. Meleklerden İsmi Azam’ı öğrenip bunun gücüyle göğe ağıyor. Gökte bir yıldız oluyor.
Böylece Allah, meleklerin de yeryüzünde insanlar gibi olacağını onlara kanıtlamış oluyor. Bu olay üzerine meleklere dünyada mı, ahirette mi ceza görmek istediklerini sorar. Onlar dünyayı yeğlerler. O zaman Babil’de bir çukura baş aşağı asılırlar. O durumda insanlara büyüyü öğretirler.
İşte gökte yıldız olan Zühre veya kültürlere ve kadim dinlere göre değişen diğer adlarıyla Venüs, Afrodit, Astarte (Tevrat’ta Hz. Süleyman’ın aşık olduğu rivayet edilen Saydalı), İştar (ki batı dillerindeki star, stern bu iki isimden gelir) böyle bir geçmişe sahiptir.
Muazzez İlmiye Çığ, Harut ve Marut üzerine yaptığı incelemesinde bütün bunları, hepsinden eski olan Sümerler’in aşk tanrıçası İnanna’ya ve onun aşıkları olan çobanların ve çiftçilerin tanrıları Dumuzi ile Enkidu’ya indirger. Bunların Sümer kaynaklarında anlatılan rivayetlerinin diğerlerine kaynak teşkil ettiğini düşünür.
Masonik öğreti, çıkış kaynağı çok eski olan bu Babil Fahişesi’ni sembolleştirir. İllüminati gibi Masonik yapının çatısı altında toplanmış diğer öğreti ve teşkilatlarda da aynı şekilde benimsenir. Özellikle Rönesans hareketi ile ivme kaydeden Batı sanatı bu karakteri aşk –ve seks- sembolü olarak kutsar. Müthiş bir semboller koleksiyonuna sahip olan masonik öğreti, Babil Fahişesi’ni beş köşeli yıldızda (kusursuz güzelliğin sembolü olan fi sayısı ile ölçeklendirilmiş yıldız, adını İştar, Astarte’den almış star ikonu) ve Hz. İsa’nın evlendiğine inandıkları eşi Mecdelli Meryem’de (Maria Magdelena, kutsal kase ikonu) sembolleştirmişlerdir. Modern çağın moda, müzik ve medya ikonları, bu sembolün kişileştirilmiş halidir (Marilyn Monroe – MM, Madonna gibi…).
Boticelli, Venüs'ün Doğuşu.
Paul Delvaux, Uyuyan Venüs.
Agnolo Bronzino, Venüs ve Cupido Alegorisi. Venüs figürlerinin ellerinde tuttuğu altın küre veya portakallar cinselliği sembolize eder.
Kyle Minogue, bir konserden görüntü.
Bir Lady Gaga illüstrasyonu.
Büyü sanatı, bütün bu okült öğretilerin temelini teşkil eder. Babil’e ve giderek Hz. Süleyman’a dayandırdıkları ve sahiplendikleri büyüyle ve isnat ettikleri ile ilgili olarak Kur’an insanları uyarıyor ve kendisine isnat edilen kötülüklere karşı Hz. Süleyman’ı sahipleniyor.
Muhtemeldir ki, Yahudiler’in meşhur Babil sürgünü, Eski Ahit’e kadar giren ilaveler ile birlikte (Süleyman’ın Meselleri, Neşideler Neşidesi gibi) bugünkü okült öğretilere kaynak teşkil eden bu tür menkıbe/ inanış/ sembollerin çıkış noktası olmuş ve Yahudi kavmi ile birlikte günümüze kadar gelmiştir.
Kaynaklar:
- Yaşar Nuri Öztürk, Kur’an Meali, Yeni Boyut Y.
- Muazzezilmiyecig.blogspot.com
Ortadoğu dinleri adı altında çağlardır yaşanmakta hurafelerin, Perslerin kahyalığını yapan yahudi denilen tacir kavimlerin, uydurmaları olduğu artık iyice su yüzüne çıkmıştır. Kudüs kenti de Perslerin ileri karakolu olarak kurulmuş olan ticari bir şehirdir. Kutsallığı falan da yoktur. Sonradan dini de ticarete döken yahudilerin uydurmaları ile kutsallık adledilmiştir. Yahudi tacir kavimler jeopolitik dinsellik denilen her yere uyma yeteneği olan dincilik ile kendilerine bir dinsel tarih yaratmşlar ve elalemi yutturmuşlardır. Bu süreçte gerçek musevilik ve museviler de de yok tahribata uğramış siyasi emellere alet edilmiştir. Yani kısacası bu perslerin kahyalaığını yapan tacir ve eli uzun bukalemun zihniyet insanlığı geriletmiş, kanvegözyaşına boğmuştur..http://www.haber10.com/makale/4161/#.UJwf99sz6P8
YanıtlaSilTanrı kendi yarattığı, meleklere yarattığı insan için, niçin bir senaryo hazırlama gereğini duysun, anlayamadım. Yarattığının hesabını, yarattığı meleklere vermek zorunda mı ? Melekleri kendine eş mi tutuyor. Bunu mu demek istiyor... Sanki bir özel sektörün genel müdürü de projesini elemanlarına dikte etmeye çalışıyor gibi olmuş. Hikayenin doğruluğu konusunda herhangi bir teretdütüm yok. Böyle bir hikaye yoktur demiyorum. Sadece hikayenin çıkışı konusu inandırıcı gelmedi. Niçin böyle bir hikayeye gerek duyulmuş, onu anlayamadım.
YanıtlaSilDoğrusu bu sorunuza yanıt oluşturabilecek bir fikrim, hatta kapsamlı bir çalışmam var, burada paylaşamayacağım kadar uzun... Şu kadarını söylemeliyim ki bütün yaratılış kıssaları, mahiyetleri itibarı ile birer semboller manzumesidir. Böylesine bir kozmik tablo ancak sembollerle ifade edilebilir. Dünya mitolojilerini gözönünde bulundurun; tanrılar hiyerarşisini, birer hikaye gibi değil de gerçekmiş gibi... Onlarda melekleri, hatta bir yeryüzü tanrısı gibi zuhur eden "ilk insanı" göreceksiniz.
Silyazdıklarınınzın konuyla ne alakası var .. gidin agnostik.com ve ateist forumlarında hezeyanlarınızı paylaşın
YanıtlaSilAlp bey dediklerinize katiliyorum evrende paralel evrenlerde herseyin bir sembolik anlami da vardir tum dinler sembolizm numeroloji ve mistisizm ile calisilmalidir zira dunya su an bu kadar sefil durumda bi gezegen olmasinin sebebi kitaplari gercek anlamlariyla okutulmasi ogretilmesi insanlarin zihnen kor edilmesidir bu da matrix in bekcilerinin marifeti... sizinle iletisime gecmeyi cok isterim... esavash@hotmail.com
YanıtlaSil