6 Temmuz 2006 Perşembe

Bahar

Ömrüm boyunca, şu fâni dünyada gördüğüm en güzel kartpostalın içindeyim; yeşillikler içreyim. Başım çimenlerin arasında, toprakta. O küçücük “pıt” sesini beynimin içinde duydum. Beyaz hâreli minik mor çiçeği saçlarıma yerleştirdiğinde o, kapalı kalmak isteyen gözlerimi zorâki araladım. O güzel sıfatına bir fon arasaydı daha güzelini bulamazdı: Derin maviliğin ortasında parlak güneş, güneşin etrafında dağınık beyaz bulutlar, bulutların arasında zerrin ışıltılar, ışıltıların önünde ince dallar, dalların ucunda küçük seyrek yapraklar, yaprakların altında giderek aydınlanan yüz ve pırıltısının kaynağı belli olmayan gözler.

Çiçek saçlarımın arasında, saçlarım parmaklarının arasında.

“Bu küçük çiçek ne kadar talihsiz. Kendisinden Çok Daha Güzel Olan Şey’in yanında. Bu küçük çiçek ne kadar talihli. Kendisinden Çok Daha Güzel Olan Şey uğruna katledildi.”

Ben o küçük çiçeğe acıdım. Ben kendime acıdım. Bütün çaresizliğimle, güçsüzlüğümle, zavallılığımla, ellerimi Sevgi’ye doğru uzattım ve O’na teslim oldum. Parmaklarımı ağzına götürdü, Kendi Ağzının Öpüşleri ile öptü, gülümsedi. Onları kendininkilerle birlikte göğsüme koyup bastırdı. “Dinle” dedi, itaat ettim dinledim, dinledim... “her genç kızın yüreğinde bir bahar zonklar.”

Ben bir genç kızım. Kendimi Sevgi’ye adadım ve O‘nun kölesi oldum.



Alp Çetiner

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder